10941,79%3,14
41,93% -0,15
48,75% -0,23
5539,53% -0,59
9439,52% -0,12
Yaş ilerledikçe görülme riski artan Alzheimer, günümüzde dünya genelinde üzerinde en çok durulan sağlık sorunlarından biri… Beyin hücrelerini zamanla etkileyen bu ilerleyici hastalık hafıza kaybı ve bilişsel fonksiyonların azalmasına yol açıyor. Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine yaklaşık 57 milyon demans (bunama) hastası var ve bunların yüzde 60-70’i Alzheimer’dan muzdarip. Bu da kabaca 34-40 milyon kişinin Alzheimer ile yaşadığı anlamına geliyor. Her yıl eklenen yaklaşık 10 milyon yeni vaka ile bu sayının 2050’de 139 milyona ulaşması bekleniyor.
“Alzheimer hastalığı demans türlerinin en sık görülen formu ve ileri yaşlarda, özellikle de 65 yaşın üzerindeki kişilerde oldukça sık görülüyor” diyerek sözlerine başlayan Dr. Özden, yaş ilerledikçe hastalığın ortaya çıkma riskinin her 5 yılda neredeyse iki katına çıktığına dikkat çekiyor.
65 yaş üzerinde Alzheimer daha sık görülse de aile geçmişinde bu hastalıktan muzdarip bir kişi varsa hastalıkla erken yaşlarda karşılaşma ihtimali mevcut. Hastalığın kadınlarda, erkeklere oranla biraz daha sık görüldüğünü ifade eden Dr. Özden, diğer risk faktörlerini ise şöyle açıklıyor:
“Yüksek tansiyon, diyabet, yüksek kolesterol düzeyi, fiziksel aktivitede azalma ve sigara damar duvarlarını etkileyerek hastalık için risk faktörü oluşturuyor. Bununla birlikte yine görme kusurları, işitme kusurları gibi nedenler de Alzheimer riskini artırıyor.”
Dünya genelinde bu kadar fazla insanı etkileyen Alzheimer’dan korunmak mümkün değilse bile yaşam biçiminde yapılabilecek bazı değişiklikler sayesinde risk azaltılabiliyor. Dr. Özden, “Araştırmalar beynimizi, bedenimizi ve ruhumuzu aktif tutmanın, sağlıklı alışkanlıklar edinmenin büyük faydası olduğunu gösteriyor” diyerek tavsiyelerini sıralıyor:
“Beyni korumak için en önemli adımlardan biri zihinsel olarak aktif kalmak. Bunun için yalnızca kitap okumak ya da bulmaca çözmek yeterli değil. Yeni şeyler öğrenmeye devam etmek de oldukça faydalı. Örneğin yabancı dil kursuna katılmak, resim veya seramik atölyelerine gitmek, bilgisayar kullanmayı öğrenmek ya da bir müzik aleti çalmaya başlamak beynin farklı bölgelerini çalıştırır ve sinir hücreleri arasındaki bağlantıları güçlendirir. Bu tür aktiviteler kişiye yaşam enerjisi verirken sosyal ilişkilerini de artırıyor.”
Kalp-damar sağlığını korumak da bu hastalığın riskini azaltmak için önemli bir adım. “Yüksek tansiyon, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ve fazla kilonun mutlaka kontrol altında tutulması gerekiyor” diyen Dr. Özden, düzenli egzersize dikkat çekerek, “Her gün 30 dakikalık yürüyüş, haftada birkaç gün yüzme ya da bisiklet sürmek hem kalp sağlığını hem de beyin sağlığını destekliyor” ifadesini kullanıyor.
Beslenme de bu süreçte kritik bir role sahip. Özellikle sebze, meyve, bakliyat, balık ve zeytinyağı ağırlıklı Akdeniz tipi beslenme beynin ihtiyaç duyduğu antioksidanları ve sağlıklı yağları sağladığı için tavsiye ediliyor.
Sosyal hayatın canlı tutulmasının da Alzheimer’dan korunmada önemli olduğunu ifade eden Dr. Özden, “Arkadaşlarla buluşmak, aileyle vakit geçirmek, komşularla sohbet etmek, bir derneğe katılmak ya da gönüllülük faaliyetlerinde yer almak kişiyi yalnızlıktan uzak tutar. Çünkü yalnızlık ve sosyal izolasyon, zihinsel gerilemeyi hızlandıran en önemli etkenlerden biri” diyor.
Alzheimer konusunda işitme ve görme sorunlarını da ihmal etmemek gerekiyor. Çünkü duyuların açık olması, beynin dış dünyayla sürekli iletişim halinde kalmasına yardımcı oluyor. Tüm bunların yanı sıra sigara içmemek, düzenli, kaliteli uyku uyumak beyin sağlığını koruyor. Özellikle uyku sırasında beyinde biriken zararlı proteinlerin temizlendiği düşünülüyor.
Ruh sağlığının korunmasının Alzheimer’dan korunmadaki önemine dikkat çeken Dr. Özden’in altını çizdiği ayrıntılar önemli:
“Depresyonun tedavi edilmesi, kişinin keyif aldığı aktivitelerle uğraşması, sanatla ilgilenmesi ya da doğada vakit geçirmesi zihinsel sağlığı destekliyor. Ayrıca kafa travmalarından korunmak (Örneğin bisiklete binerken kask takmak) ve hava kirliliğine maruz kalmamak da risk faktörlerini azaltıyor.”
.jpg)
Alzheimer denilince ilk akla gelen belirti şüphesiz unutkanlık. Ancak yorgunluk, uykusuzluk, stres ya da dikkat dağınıklığı da buna sebep olduğu için çoğu zaman unutkanlık önemsenmiyor. Oysaki Alzheimer’da erken teşhis, hastalığın seyri açısından hayli önem taşıyor.
“Alzheimer hastalığının en sık görülen belirtisi unutkanlık. Günlük yaşam aktivitelerde sık sık aynı soruların sorulması, eşyaların kaybedilmesi, günlük yaşam aktivitelerinde yardıma ihtiyaç duyulması gibi belirtiler olabiliyor. Bunlar dışında daha az sıklıkla gördüğümüz kelime bulma güçlüğü, davranışsal değişiklikler, çok fazla içe kapanma ve daha sinirli olma gibi semptomlarla da başvurabiliyor hastalar.”
Çoğu kişi kendindeki değişiklikleri objektif olarak gözlemleyemiyor. Hatta Alzheimer gibi bir sorunu olabileceği aklına gelmiyor bile. Ancak yakınları bu durumu fark edebiliyor. Peki, hangi şikayetler görülmeye başladığında vakit geçirmeksizin hekime başvurmak gerekiyor?
“Eğer hastanın şikayetleri günlük yaşam aktivitelerini etkilemeye başladıysa ve bu hasta yakınları tarafından da fark ediliyorsa… Mesela günlük yaşamında ocağın altını açık unutmaya başladıysa, planlamalarını yapamıyorsa, faturalarını ödeyemiyorsa, alışverişe gittiği zaman alacaklarını unutuyorsa, kelime bulmakta güçlük çekiyorsa, konuşma güçlüğü çekiyorsa, her zamankinden daha fazla içine kapanık, daha sinirli, daha şüpheci olduysa mutlaka hekime başvurmak gerekiyor.”